Bu araştırma toplumsal cinsiyet rollerine ve cinsiyet eşitliğine ilişkin tutumları etkileyen faktörlerden olan aile, eşler arası ilişkiler ve sorumluluklar, çocukların okula gitmesi, ekonomik kararlar alma, çalışma hayatında aynı imkânlara sahip olma, evlilik, evlenmeden birlikte yaşama ya da cinsellik gibi konuları da ele almaktadır. Toplumun gençler, yaş grupları, eğitim düzeyi, siyasal kimlikler, siyasal partiler, dindarlar gibi boyutları çerçevesinde konuyu ele almaktadır. LGBTİ+, cinsellik, toplumsal cinsiyet, aile kapsamında cinsiyet tutumlarını farklı toplumsal veçheleriyle incelemektedir. Bu araştırma sayesinde toplumun cinsiyet düşünceleri, algıları ve tutumları konusundaki genel gidişatını, siyasal kimlik ve çevrelerin tutumlarını, dindarlarla olan etkileşimini öğrenme imkânına sahip olabileceğiz.
Günümüzde öne çıkan en önemli toplum meselelerinden birisi de eşcinsellik olgusudur. Bütün dünyada bu konuda yoğun bir tartışma ve dalgalanma bulunmaktadır. Çatışmalar yaşanmakta, değerlerin erozyonu ortaya çıkmakta, yeni kavram ve söylemler ileri sürülmektedir. Cinsiyet, ilk defa bu kadar yoğun bir biçimde geleneği ve mirası dışlayan, inanç ve gelenekle çatışan bir şekilde yorumlanmaktadır. Sosyolojik determinizm bakışıyla hareket eden yaklaşımlar ileri sürülerek, insanlığın bütün kadim inanç ve müktesebatı reddedilmektedir.
Bu çalışmada eşcinsellik, cinsel yönelim, LGBTİ+ gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bunlar birbirine yakın olan olguları ifade eden kavramlardır. Hepsi de cinsel tutumların “normal” olanın dışında yer alan biçimlerine vurguda bulunur. Burada “normal” kavramı ile toplumun çoğunlukla benimsediği ve üzerinde uzlaştığı “ortalama doğru” olan cinsel tutumları kastediyoruz. LGBTİ+ dediğimizde belli cinsel tutumları savunmak üzere bir araya gelen bir grubu anlıyoruz. Bu çevreler kendi aralarında istedikleri kadar farklılaşsalar da sonuçta cinsel davranışların dişil ve eril tamamlayıcılığına dayanan yaklaşıma karşı bir pozisyon alarak hareket ediyorlar. Bir gruptur ve hatta “cinsel topluluk” niteliğini taşıyor. Çünkü cinsellik konusunda toplumun “olağan” anlayışlarına ve üzerinde uzlaşılan ahlak değerlerine ters bir biçimde toplumsal cinsiyet eşitliği ideolojisini benimseyerek ortak bir tahayyül ve pratiğe sahiptirler. Hatta BM’in geliştirdiği yeni yaklaşımlarda eşcinseller bir azınlık topluluk statüsünde tanımlamaya başlamaktadır.
Cinsel yönelim, eşcinsellik, biseksüel, gay, lezbiyen gibi kavramlara ilişkin toplumun iki temel tutumundan bahsetmek mümkün. Birincisi, toplum bu kavramların muhtevalarında taşıdığı belli düşünceleri, tutumları ve inanışları anlıyor. Bu tutumları asırlar içinde inançla, ahlakla ve örf ile oluşan değerler ile yorumluyor. Özellikle İslam düşünce geleneği müktesebatına sahip olan Türk toplumunda, doğrudan inanç ve ahlak çok belirleyici bir rol oynamaktadır. İkincisi ise son yıllarda LGBTİ+ adıyla somutlaşan gruplar, örgütler, faaliyetler ve protestolar olarak algılanmasıdır. Bu çerçevede eşcinsellik sosyal medyaya, konvansiyonel medyaya ve çeşitli faaliyetlere yansıyan belli insanlar, kişiler ve gruplar düşünülmektedir. Bundan dolayı da sorulara verilen cevapların arka planında bu iki tutum önemli bir etkiye sahiptir.
Her araştırma bir kavramlar setine, bir perspektife, bir amaca, bir yönteme dayanır. Eşcinsellik etrafında kullanılan kavramlar da ortaya çıkan olgunun beraberinde gündeme geldiler. Biz çalışmamızda kadın eşcinselliği ve erkek eşcinselliği gibi kavramları kullanmayı tercih ediyoruz. Bizim perspektifimiz bu toplumun asırlardır üzerinde uzlaşarak geldiği “ortalama doğrular” dır. Perspektifimizi araştırmaya yamamak yerine olguyu ve eylemi anlamak temel gayemizdir. Amacımız, toplum üzerinde ciddi bir propaganda ve “kültürel baskı” olarak yürüyen eşcinselliği normalleştirme arayışlarında toplumun nerede durduğunu tespit etmektir.
Çalışmamızda soruları hazırlarken toplumun eşcinsellik ile ilgili muhayyilesine, algısına ve tepkilerine ayna olmaya çalışıyoruz. Soruları güdüleyici bir tutumdan uzak durarak hazırladık. Olabilecek kadar, objektif olmaya özen gösterdik. Çünkü meseleyi anlamanın yolu ona objektif yaklaşarak mümkündür çoğunlukla. Ancak elde ettiğimiz verileri yorumlarken bütün araştırmacılar gibi bizlerin de “kendiliğinden sosyolojisi” olduğu bilinci içerisindeyiz.
Elbette düşünce de, bilgi de belli “ön kabullerle” mümkündür. Thomas Kuhn buna paradigma, Şerif Mardin zihin haritası der. Biz de belli değerler ve inançları benimsiyoruz, LGBTİ+ bireylerde de böyledir. Hiç kimse belli bir paradigma benimsemeden düşünemez ve konuşamaz. Bilim insanı bunun farkında olan ve araştırmayı yaparken bu bilinçle beraber “ortalama doğru” peşinde koşan kişidir. Bizim de çabamız budur. Türk toplumunun eşcinsel propagandalar, eylemler, tartışmalar karşısında nasıl bir sosyolojiye sahip olduğunun tablosunu ortaya çıkarmak istiyoruz. Bu çerçevede Türkiye genelinde 2200 kişiye uygulanan bir araştırma ile hareket ediyoruz.
Bu araştırma çok kapsayıcı bir niteliğe sahip. Toplumun gençler, yaş grupları, eğitim düzeyi, siyasal kimlikler, siyasal partiler, dindarlar gibi boyutları çerçevesinde konuyu ele almaktadır. Cinsiyet tutumlarını farklı toplumsal veçheleriyle incelemektedir. Bu araştırma sayesinde toplumun cinsiyet düşünceleri, algıları ve tutumları konusundaki genel gidişatını, siyasal kimlik ve çevrelerin tutumlarını, dindarların konuya bakışını
öğrenme imkânına sahip olacağız.
Özellikler
Prof. Dr. Ergün Yıldırım
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü
Doç. Dr. Recep YILDIZ
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü
Ocak 2022
İstanbul Aile Vakfı Yayınları