İstanbul Aile Vakfı tarafından düzenlenen, 1. Uluslararası Aile Sempozyumu'na Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık katıldı. Bakan Yanık, “Altını özellikle çizerek vurgulamak isterim ki bir ailede eğer fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet varsa o ailenin sağlıklı bir aile olması imkansızdır. Öncelikle şiddetin ortadan kalkması, şiddete uğrayan mağdurların korunması, şiddet failinin de rehabilite edilmesi, iyileştirilmesi şarttır” dedi.
İstanbul Aile Vakfı tarafından "Dijital Çağda Aile" ana temasıyla Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 1. Uluslararası Aile Sempozyumu'nun kapanış programına katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, yaptığı konuşmada, ailenin, toplumun en küçük birimi olduğunu, ama ifade ettiği anlam ve ruh itibariyle de yüce ve önemli bir değer olduğunu belirtti.
Huzurlu Aile, Mutlu Toplum
Anne sütü bebek için nasıl vazgeçilmez ve paha biçilmez ise ailenin de bireyler için öyle olduğuna işaret eden Yanık, şöyle devam etti:
“Genellikle çocukluk döneminde yaşananlar, ileriki yaşlarda bireyin tutum ve davranışlarına etki etmektedir. Kişi, güvenli, sağlıklı ve huzurlu bir ailede yetiştiği takdirde daha mutlu, topluma faydalı ve verimli bir insan olurken bunun tam tersi durumdaysa sağlıksız kişilikler ortaya çıkmaktadır. Nitekim biz bunu en çok şiddet vakalarında görüyoruz. Şiddet uygulayan failin çocukluğundan başlayarak geride bıraktığı aile hayatına, içinde yetiştiği aile hayatına baktığımızda muhakkak orada bir problem karşınıza çıkıyor.
Sağlıklı bir aile içerisinde yetişen insanın topluma zarar vermek veya bireylere zarar vermek, hele kendi aile fertlerine, yeni kurduğu aile fertlerine zarar vermesi söz konusu bile olmuyor. Bugüne kadar ki genel tecrübelerimizden.”
Aile, Toplumun Temel Yapı Taşı
Ailenin, toplumun temel yapı taşı olduğu gibi kültürel aktarımın da en merkezi noktasında bulunduğunu vurgulayan Yanık, "Kültür, medeniyet, inanç, insani değerler yani toplumların genetik kodları, bu yapı içinde geçişkenliğini daha kolay sağlar. Aile kurumu aracılığıyla insanlık, en hızlı ve sağlıklı yoldan birikimini silsile halinde gelecek kuşaklara ulaştırabilir." diye konuştu.
Bakan Yanık, ileriki on yıllarda dünyanın daha farklı bir döngü içinde olacağının çok açık olduğunu kaydederek, bu hususta değişen insan psikolojisi ve yeni sosyolojik süreçlerin de farklı yaklaşımları, önerileri, düzenlemeleri zorunlu kıldığını anlattı.
Güçlü Aile, Güçlü Toplumları Oluşturur
Ailenin sahip olduğu güç ve çözüm kabiliyetinin, toplumsal huzurun da teminatı olduğunu vurgulayan Yanık, "Bizim her zaman ifade ettiğimiz, altını çizdiğimiz gibi güçlü aile bireyleri, yani kadın ve erkek, her ikisi de güçlendikçe güçlü aileyi, güçlü aileler de güçlü toplumları oluşturur. Bu sosyolojik bir gerçek.
Ailede anne ya da baba güçlü değilse çocuğun önünde ona doğru yön veren bir rol model olamamakta, doğru eğitimi verememekte ya da çocuğun veya gencin karşılaştığı sorunlar karşısında doğru tavır geliştirememektedir. Şiddet sarmalındaki ailelerde yetişen çocuklar, o sarmaldan kendini kurtaramamakta, ilerleyen dönemde kendisiyle ilişkilerini şiddet üzerinden kurmakta ya da sorunları şiddet kullanarak çözme eğilimine girmektedir." şeklinde konuştu.
Ailede Sağlıklı, Güvenli ve Huzurlu Bir İlişki Kurulmalı
Yanık, bu noktada hükümet olarak şiddetten uzak, sağlıklı bir aile yapısının kurulması, güvenli ve huzurlu bir toplum olabilmek için kararlı adımlar attıklarını, bu adımları güçlendirmek için de yasal düzenlemeler yaptıklarını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Altını özellikle çizerek vurgulamak isterim ki bir ailede eğer şiddet varsa fiziksel, psikolojik, ekonomik şiddet varsa o ailenin sağlıklı bir aile olması imkansızdır. Öncelikle şiddetin ortadan kalkması, şiddete uğrayan mağdurların korunması, şiddet failinin de rehabilite edilmesi, iyileştirilmesi şarttır.
Aileyi aile yapan, fertlerin bir arada sağlıklı, güvenli ve huzurlu bir şekilde bulunması, ilişkilerini bu şekilde devam ettirebilmeleridir. Aksi durumlarda bir aileden söz etme şansımız kalmaz. Şeklen bir ailenin varlığı orada gerçek bir aile olduğu anlamına gelmez. Aile fertlerinin mağduriyetleri üzerinden bir aile sürdürülmez. Bu durum toplumsal sorunların da çözümü önünde büyük bir engel teşkil etmektedir.”
Aile Yapısı Araştırması
Toplumda ve aile yapısında meydana gelen değişimleri takip etmek üzere bakanlık olarak düzenli şekilde çeşitli saha araştırmaları yürüttüklerini belirten Yanık, bu kapsamda Türkiye Aile Yapısı Araştırması, Türkiye Ergen Profili Araştırması, Türkiye Üniversite Gençliği Profil Araştırması ve Türkiye Boşanma Nedenleri Araştırmalarının periyodik olarak bakanlık tarafından gerçekleştirildiğini söyledi.
Derya Yanık, özellikle Türkiye geneli yapılan büyük ölçekli araştırmaların, ülkede kapsam ve teknik açıdan hayata geçirilen önemli çalışmalardan olup hem kamu kurumlarının hem de akademisyenlerin çalışmalarına kaynaklık ettiğini dile getirdi. Bakanlık olarak çıkan sonuçlar doğrultusunda politikalarını ve hizmet alanlarını geliştirmekte ve dönüştürmekte olduklarını kaydeden Yanık, Türkiye Boşanma Nedenleri Araştırması'nın da bunlardan birisi olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
Evlilik Öncesi Eğitim Programları
“Değişen yaşam koşulları ile tüketim alışkanlıklarının farklılaşması, iletişim teknolojilerinin gelişmesi, ilişkilerinin dijital ortamlara kayması ve bireyselleşmenin doğru yönetilemeyen ailelerde sorunlara ve çözülemediği durumlarda da boşanmaya sebep olduğunu, özellikle kitle iletişim araçlarının kişiler üzerindeki hızlı ve yönlendirici etkisinin bu sonucu hızlandırabildi.
Mutlu bir ailenin temellerinin, henüz evlenmeden önce aile kavramına doğru bir yaklaşımla atılacak. Bu nedenle evlilik öncesi eğitim programlarını aralıksız sürdürdük. Mesleki tecrübelerinden yola çıkarak bir durumu paylaşmak ve beraber çözüm üretmek istedik.”
Sivil Toplum Kuruluşları Öncü Rol Üstlenmeli
Yanık, “Biliyorsunuz hukukçuyum. Yaklaşık 24-25 yıl aralıksız fiilen avukatlık yapmış bir kardeşinizim. Meslek hayatım içerisinde de pek çok aile hukukuna dair davayı takip ettim. Hala daha, bakın aile eğitim programı, aile danışmanlıkları, yani bir evlilik boşanma aşamasına geldikten sonra mahkemeler tarafından aile danışmanlığına yönlendirme dahil olmak üzere pek çok destek mekanizması var aslında. Fakat maalesef bizim insanımız ama özellikle beyler, bu destek mekanizmalarından yararlanmayı nedense zül kabul ederler. Nedense bu destek mekanizmaları onlar için bir zaafa dönüşür.
Eğer aileyi kurtarmak istiyorsak, eğer aile konusunda bu kadar hassassak, eğer aile konusunda bu kadar ısrarlı ve iddialıysak, destek mekanizmalarından yararlanmanın son derece tabii, gerekli, hatta bazen şart olduğunu bilmemiz lazım. Özellikle kanaat önderliği vasfı olan sivil toplum kuruluşlarının bu noktada bir öncü rol üstlenmesi gerekiyor.” dedi.
Kaynak: TC. Aile ve Sohbet Hizmetler Bakanlığı
Haberi Oku