“Ergenlik, her bireyin hayatında oldukça önemli bir yer tutan bir dönemdir. Genellikle 11–20 yaşları arasında tanımlanan bu döneme girme yaşı ve uzunluğu genetik faktörlere ve çevresel faktörlere göre kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bu dönemde kişiler, biyolojik gelişimin yanı sıra, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan gelişir, olgunlaşırlar. Bu derece önemli değişikliklerin olduğu, çocukluktan yetişkinliğe adım atıldığı, kişinin artık kendini ve çevresini farklı bir pencereden gördüğü bu devre en yakını olan ailesi tarafından aldığı destekle aşılmakta sağlıklı ve mutlu bireyler yetişmektedir. Ne var ki birbirine kenetlenilmesi gereken bu dönemde aile içinde çok büyük problemler yaşanabilmektedir. Bunun da en büyük sebebi kuşak çatışmasından çok ebeveynlerin, ergenlik hakkındaki yetersiz bilgileri ve anne-baba-çocuk iletişiminin yanlış kurulmasıdır.

Bu döneme damgasını vuran en büyük problem, anne ve babaların bu konu ile ilgili fazla donanımlı olamamaları veya çocuklarına nasıl davranacakları konusunda tereddütler yaşamalarından doğmaktadır. Bunun sonucunda ergen ve anne-babalarından çok farklı dünyalara sahip olduklarını düşünerek ve anlaşılmadıklarını hissederek en ufak konular için bile sık sık tartışıp duygusal bir uzaklaşma yaşamaktadırlar. Burada anne ve babanın ergen ile nasıl iletişim kurduğu ve bunun devamını nasıl sağladığı çok önemlidir.

İlk olarak anne ve babalara düşen görev, ergenlik döneminin özelliklerinin çok iyi bir şekilde öğrenilmesidir. Bu dönemde oluşan gözle görülebilen bedensel değişikliklerin yanı sıra düşünce sistemlerinde ve duygu dünyalarında yaşanılan değişiklikler artık çok iyi tanıdıkları çocuğun her zaman sergilediği tutum ve davranışlarının aksine bambaşka türlü hareket etmesine sebep olmaktadır. Bu dönemde, nasıl bir birey olduğunu sorgulayan ve kendi hakkında farkındalık kazanan bireyin aileden uzaklaşmasının olabileceğinin, arkadaşlarının zaman zaman aileden bile önce gelebileceğinin, kendini bir grubun parçası olarak görmenin ne derece önemli olduğunun anne ve baba tarafından normal karşılanması gerekmektedir. Arkadaşları arasında benimsenen bir tarzda giyinmenin, saç modeli yaptırmanın, popüler olan sözcükleri kullanmanın altında yatan sebebin yaşıtları arasında sevilen, takdir gören bir birey olmak için yapıldığını bilmek anne ve babanın kafasındaki birçok soru işaretine çözüm olacaktır. Bunu göz ardı ederek, çok hassas oldukları dış görünüşleri hakkında yapılan eleştiriler anne-baba-çocuk ilişkisini gereksiz tartışmalara sürükleyecektir. Gene bu dönemde ergenler kendi doğrularının tartışılmaz ve şüphe edilmez olduğunu düşündükleri için onları başka bir fikir veya durum için ikna etmeye çalışmak birçok defa sonuçsuz kalabilir.

Anne ve babanın, yaklaşımları onların ileride nasıl bir birey olacağını da etkilemektedir. Çocuklarını kontrol ve aşırı koruma altına almaları sonucunda, onların başkalarına bağımlı, kendine güveni olmayan bir kişilik oluşmasına sebep olabilirler. Bunun tam karşıtı olan, hiçbir hareketi sınırlandırılmayan, her olumlu davranışı abartılan, yani aşırı hoşgörü ortamında büyüyen kişiler ise bencil yetişebilir. Bunun sonucunda da daima başkalarının dikkatini çekmek isteyen ve karşı taraftan hizmet bekleyen bir tutum içine de girebilirler. Baskıcı bir tutumla yaklaşan anne babalarında çocuklarında da başkalarının ne düşündüğüne fazlaca önem veren, pasif, girdiği ortamlarda hep geri planda kalan bir kişilik yapısı görülebilir. Bütün bu istenmeyen durumları önlemek amacıyla çocuğa başarabileceği görevler veren, yenileri için onu cesaretlendiren ve ona yeni karşılaşacağı durumlarda oluşabilecek problemleri çözebilmesine yarayacak beceriler kazandıran ailelerin çocukları gerçek hayatla karşılaştıklarında başarıyı yakalayabilmektedirler.

Tüm anne ve babaların unutmaması gereken en önemli nokta, çocukların tüm gelişim süreci boyunca kendi hayatlarını şekillendirirken genetik özelliklerinin yanı sıra çevreden gördüklerini öğrenip uygulayacaklardır. Bu sebeple, çocuklar en yakın çevrelerinde bulunan anne – babalarını iyi veya kötü özelliklerini model almalarıyla olaylar karşısında kendi davranışlarını oluştururlar. Anne- babanın başlattığı güçlü iletişim tarzı kısa zamanda çocuk tarafından fark edilecek ve o da elinden geldiğince uygulamaya başlayacaktır. Sadece ergenlik dönemi için değil tüm dönemlerde, iletişimin doğru ve kaliteli olması anne-baba-çocuk ilişkisinin de aynı derece de güçlü ve sağlam olmasını sağlar. Ergenliğin üzerinde durulma sebebi, bu dönemde olan çocukların aileden uzaklaşmadan, ileride hayatlarını etkileyebilecek olan kararları alırken kendilerini yanlız hissetmemeleri, doğru seçimler yapmaları için ihtiyaçları olan en büyük desteği anne ve babasından görmeleri gerekliliğindendir.”

Yazının aslına ulaşmak için bağlantıya tıklayınız.