Dünya şu anda küresel ekonomide kökten bir değişime tanıklık ediyor olabilir. Kendi kendine yeterlilik ekonomisine geçilirse, neler olabilir? Hangi koşullarda toplumsal çöküş hızlanabilir? Mevcut ekonomi politikalarının temel amacı ne olmalı?

Talep yönetiminin aşamayacağı sorunlar

Milonoviç, Foreign Affairs dergisine yazdığı makalede, pandemiyle birlikte hem arz hem de talep açısından bir krize girdiğimizi söylüyor:

“Arz düşüyor; çünkü şirketler ya kapanıyor ya da çalışanlarının yeni koronavirüsün yol açtığı COVID-19 hastalığına yakalanmaması için iş yükünü azaltıyor. Nasıl bir fabrika savaşta bombalansa, düşük faiz oranları ilerleyen gün, hafta ve aylarda kaybedilen arzı telafi edemeyeceği gibi, şu anda da kaybolan arzı dengeleyemiyor.

Arz şoku, insanlar evlerine kapandığı için talepte yaşanan düşüşle birlikte daha kötü bir hal aldı. Herkesin normalde kullandığı mal ve hizmetler artık bulunmuyor. Ülke sınırlarını kapatıp hava trafiğini durdurduğunuzda, hiçbir fiyat ve talep düzenlemesi insanları uçmaya teşvik etmeyecektir. Enfeksiyon kapma ihtimalinden dolayı, insanlar restoranlara ve halka açık etkinliklere gitmekten korkuyorsa veya gitmeleri yasaklandıysa, talep yönetiminin arza çok ufak bir etkisi olacaktır. Hele ki halk sağlığı açısından, çok da istenilen bir etki bırakmayacaktır.”

Ayakta kalmanın yolu

Dördüncü ve altıncı yüzyıllar arasında Batı Roma İmparatorluğu’nun kendi kendine yeten özel bölgelere ayrılmasıyla, küreselleşmenin ilk çöküşünün yaşandığını anımsatan Milonoviç, o dönemde ticaretin bu bölgeler arasında mal fazlasının takası biçiminde yapıldığını anlatıyor ve şöyle devam ediyor:

“Mevcut krizde ise, belli bir alanda uzmanlaşmamış kimseler avantajlı konumda bulunuyor. Kendi besininizi ürettiğiniz takdirde ve devletin sağladığı elektrik, su gibi hizmetlere bağlı kalmadığınız müddetçe, yalnızca besin tedarik zincirindeki kırılmalardan değil, aynı zamanda enfeksiyon kapma riskinden de uzak olursunuz. Bu, aynı zamanda enfekte olmuş birisinin ürettiği besine ihtiyaç duymadığınızı veya evinizdeki bir şeyin tamiri için hasta olma ihtimaliyle gelen birine muhtaç olmadığınızı da gösterir. Kısacası, başkalarına ne kadar az ihtiyaç duyarsanız, o kadar güvendesiniz demektir. Özelleştirilmiş ekonomide avantaj olarak kabul ettiğimiz ne varsa, şu anda dezavantaja dönüşmüş durumda.

Doğal ekonomiye dönüş, yalnızca ekonomik baskıların değil, salgın hastalık ve ölüm korkusu gibi daha temel kaygıların bir sonucu olabilir. Bu nedenle de standart ekonomik tedbirler yalnızca geçici çözümler sunar. Hâlbuki söz konusu tedbirlerin, işini kaybeden, hiçbir güvencesi olmayan ve sağlık sigortası dahi bulunmayan kimselere güvenlik sağlaması gereklidir. Bu kimseler faturalarını ödeyemez duruma geldikçe, bankacılık krizlerinden evden çıkarılmalara kadar bir dizi problem de birbirini takip edecektir.”

Yazının aslını okumak için bağlantıya tıklayınız.